03/01/18

Traveland Turizm Yurtiçi, yurtdışı uygun fiyatlı uçak bileti, vize işlemleri, tatil turları satışı, araç kiralama hizmeti.

Sayfayı Kaydır
TRAVELAND TURIZM
WHATSAPP İLETİŞİM
whatsapp ile iletişime geçmek için bağlantıya tıklayın
Hayatta Multi Task Olmak
Gündelik hayatimizin en güçlü parçalarından biri de ‘multi-task' olmak. Gelin biraz açalım bu çok duyduğumuz ‘multi-task’ kavramına... Tam olarak ifade edilen; aynı anda birden fazla iş yapabilmek, birçok işi aynı anda yönetebilmek... Bakın bu ne demek... Dışarıda yemek yerken, size bir şey anlatan arkadaşınızı dinlerken, yan masada konuşan çifti de dinlemek Film izlerken telefonu kurcalamak, hatta aynı anda 2 dizi izlemek, yemek pişirirken, kitap okumak, iş yerinde projeye hazırlanırken, sunumu da hazırlamak ve tüm bunlar olurken raporları da geciktirmeden e-mail’leri cevaplamak ve toplantılara katılmak...

Hepinizin, “Eh biz bunları hep yapıyoruz zaten” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hatta hafif de bir böbürlenme var sanki bu tespitinizde... İzmir’de gerçekleşen bir eğitimimin ardından, ekip yemeğinde yan masamızdaki genç bir çift, iş nedeniyle orada olan pek çoğumuzun dikkatini çekti. Genç adam, kız arkadaşına evlenme teklif edecekti. Teklif yapıldı, bizler de bu ana tanıklık ettik ve genç çifti uzunca alkışladık. Bu kutlama anının üzerinden 20 saniye geçmişti ki; genç kız telefonuyla yüzüğünün resmini çekmeye koyuldu. Genç adam da bir arkadaşıyla konuşmaya başladı. Sadece 20 saniye önceki mutluluk, keyif, heyecan, coşku nereye gitmişti? O an birbirinin gözünün içine bakmak, o anı keyifle zihnine kazımak, sevgiyi doyasıya içine çekmek dururken, telefona gömülmekAnda olamamak, anı yakalayamamak.

ANI YAKALAMAK
‘Mindfülness’ kavramını bir kelimeyle Türkçe’ye çevirmek mümkün olmadığından ‘anda kalmak’, ya da ‘anın farkındalığı’ olarak tanımlayabiliyoruz. Bir anlamda, uyanmak, kendimizle temasa geçmek ve yaşamın her anının içeriğini değerlendirebilmek olarak da tanımlayabiliriz. Kabat-Zinn buna, ‘Bilinçli yaşama sanatı’ (The art of conscious living) demektedir.

Pek çoğumuz, bu yüzyılın gerekleri doğrultusunda her gün onlarca şey düşünme peşindeyiz, işimizdeki görevler, anne-baba olma görevleri, arkadaşlar, ödevler, derken bir de bakıyoruz ki hiçbirinden bir şey anlamamışız. Çünkü zihnimiz sincap gibi, ele avuca sığmıyor, daldan dala zıplıyor. Bu nedenle anın daha çok farkında olabilmek için kendimize gün içinde ara ara sorabileceğimiz somlar var. Bunlardan bir tanesi, “Şu an tam olarak ne düşünüyorsun?” olabilir.

Kendimize ara ara bu soruyu sorarak, zihnimizden akan fikir ve düşüncelerimizi yakalayabiliriz. Böylelikle bizi sınırlandıran düşünceleri, gerginlikleri, en çok kafamızı meşgul edenleri yakalayabilmek mümkün olur. Bu sayede bize katkı sağlamayan düşüncelerden kurtulma, yerine bize ve amaçlarımıza hizmet eden düşünceleri çekebilme şansımız olur.

Bir diğer som, “Şu an bende (bedenimde, ruh halimde) neler oluyor?”... Yani, nelerle, kimlerle mutlu oluyorum veya geriliyorum. Hislerim ve bu duyguların vücudumda yarattığı reaksiyonlar bana seçimlerimle ilgili neler sövlüvnr?

İSTEMEK AMA YAPAMAMAK
Pek çok anne, işyerindeyken tüm günü çocuklarına kavuşmak, onlarla ‘kaliteli zaman geçirmek’ hayaliyle geçirdiğini; bu nedenle de vicdan azabı duyduklarını söylüyor... Ancak aynı anneler, işten eve geldiklerinde yemek hazırlamak, sofra kurmak, arada yine e-mail-lerine bakmak zorunda kaldıklarını ve çok istedikleri ‘kaliteli zamanı’ geçiremediklerinden dert yanıyor. 20 dakika bulup çocuklarıyla oyun oynarken bile zihinlerinin bambaşka yerlerde olduğunu, oyundan keyif alamadıklarını, hatta ne zaman bitecek diye gözlerinin saat ya da telefonda olduğunu söylüyorlar. Peki bu nasıl bir çelişki?
Hayatta Multi Task Olmak
En çok yapmak istediğimiz şeyin anı geldiğinde nasıl olur da o andan keyif alamıyoruz?

Burada cevap: ‘farkındalık’. Tam olarak ihtiyacının farkında olmak... Yaşadığın anın neye hizmet ettiğinin farkında olmak.. .O anın içindeki zihin akışının farkında olmak... Duygu ve düşüncelerinin farkında olmak... Ve tüm bu farkındalıklar-la karar verebilmek: “Şu an gerçekten tam olarak ne istiyorum?”

Peki bunun yöntemi ne? Uzmanlar, zihnin de tıpkı kaslar gibi bazı egzersizlerle güçlenebildiğim fark etmiş. ‘Mindfülness’ yani anda kalabilmek için en güzel egzersiz, işte bu nedenle küçük meditasyonlar yapmak. Zihni belirli konulara konsantre edebilmek ve bu konsantrasyonda kalabilmek.

Özede; mindfülness; yani ‘anda kalabilmek’; kendimizdeki ve etrafımızdaki ruh hallerini ve enerjiyi doğru anlamak, kendimizle barışık olmak, esnek olabilmek, ilişkide olduğumuz kişileri daha iyi anlamak ve yönetmek, objektif karar verebilmek, düşünceleri çeşitlendire-rek daha yaratıcı olmak ve değişimle daha rahat başa çıkmaya destek olur. Unutmayın, dikkatimizi sadece içinde bulunduğumuz ana odaklayabilmek sanatıdır anda kalabilmek. Olanı olduğu gibi gözlemlemektedir. Bu nedenle önerimiz, siz de mindfülness ile anda kalabilme egzersizlerini yapmaya başlayın ve eşsiz bahar- yaz mevsiminde anı yakalayarak yaşadığınız hayatin keyfini çıkarabilmek için kendinize bir şans tanıyın... Anda kalmak, anlanır tadını çıkartabilmeniz dileğiyle...

Haydi gelin bununla ilgili bir test yapalım. Bakalım ne kadar anı yakalayabiliyorsunuz?


Mevlana'yı Anlamak
Mevlânâ'yı önce anlamalı

Her yıl olduğu gibi bu yıl da aralık ayının ilkyarısında Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi vuslata erişinin yıldönümünde törenlerle anıyoruz. Anıyoruz ama Mevlana’yı anarken neler yapıyoruz? Sadece törenler mi düzenleniyor? Yoksa gerçekten Mevlana’yı sözleriyle anlattıklarıyla yaşadıklarıyla anmaya ve anlamaya çalışıyor muyuz? Mevlana’yı ölüm yıldönümünde sadece anıyor gibi yapıyoruz?

Anmaktan kastım da anma törenleri adı altında birkaç şiir, birkaç cümle ve sema gösterisi ile hatırlıyoruz. Ya da hatırladığımızı ve andığımızı sanıyoruz. Anmak demek aslında anılan kişiyi yaşadıklarıyla, eylemleriyle, söylemleriyle hatırlamak ve ondan ders almak anlamına gelmektedir. Biz Mevlana’yı yüzyıllardır acaba gerçek anlamda anlamaya çalıştık mı? Yoksa anma törenleri adı altında Sem’a gösterileriyle sadece adet yerine gelsin mi dedik. Yoksa Mevlana’yı anma törenlerini bir ticaret aracı olarak mı gördük.

Görüntü olarak Mevlana’yı andığımız halde bugüne kadar yeterince anladığımızı kimse söyleyemez. Eğer biz Mevlana’yı anlamış olsaydık bugün yaşananları yaşamaz birlik ve beraberliğimiz, kardeşliğimiz ve dostluğumuz çok daha farklı yerlerde olurdu. Konya olarak sahip olduğumuz değerlere yeterince ilgi göstermiyoruz.

Eğer Mevlana gibi bir değer bir başkasının elinde olsaydı inanın yerlere göklere sığ-dıramaz çok daha fazla yararlanma yolunu bulurlardı. Geçmişte Mevlana’yı anma törenleri esnafımız açısından da bir gelir kaynağı olarak görülür ve bir hafta süresince daha çok iş yapma beklentisi olur ve de gerçekleşirdi. Şimdilerde ise bunlar da artık hayal oldu. Mevlana’yı turistik açıdan değerlendirmek bırakın Konya’yı ve hatta Türkiye’yi Çin bile Mevlana ile ilgili turistik eşyalar yapar hale geldi.

Biz Mevlana’yı önce anlamalıyız ki yaptığımız anma törenleri de bir işe yarasın. Anlamadan anmaya kalkıştığımız ve kendimiz anlamadan başkalarına da anlatmayı beceremediğimiz için Mevlana’dan yeterince faydalandığımızı söylemek doğruları gizlemekten başka bir şey değildir.
Mevlana'yı Anlamak
Mevlana ismini ekonomik anlamda kullanmayalım bu mübarek isim ticaret aracı olmasın şeklindeki basit ifadelerden öte Mevlana’yı gönüllere yerleştirmeyi ve Mevlana’nın manevi iklimini yaşamayı ve yaşatmayı başardığımız zaman birçok şeyin üstesinden gelmiş oluruz. Mevlana Konya ile özdeşleşmiş ve burada yaşamış ve halen de burada medfun olmasına karşın Seb-i Arus törenleri adı altında ülkenin bir çok kentinde anma programları düzenlenerek maddi çıkarlar sağlanırken Konya olarak elimizdeki değerin kıymetini maalesef bilmiyoruz.

Kültür ve Turizm Müdürlüğü yeni el değiştirdi ve konunun uzmanı bir müdür işbaşına geldi. Valimiz de henüz çiçeği burnunda bu yıl mevcut program takip edilir ama inşallah önümüzdeki yıllarda Konya’ya ve Mevlana’ya yakışır programlar hazırlanır da herkes rahat eder. Bizde özellikle böyle manevi değeri olan bir konuda eleştiri yapmayı bırakırız.

Bugüne kadar yeterince anlayamadığımız ve anlatamadığımız Mevlana’yı daha iyi anlayacağımız, öğütleriyle ve düşünceleriyle yaşayacağımız günlerin yakın olması dileğiyle...